KeşfetŞehirler

Bu yıl ziyaret etmen gereken alternatif yaz tatili yerleri!

Güneşli bir yer arıyor ama nereye gitmek istediğini bilmiyor musun? İşte harika bir yaz tatili için sıra dışı tercihlerden oluşan en iyi 10 yer!

Bordeaux, Fransa

Bir grup insan Fransa, Bordeaux'daki Miroir d'eau'nun parlak su yüzeyinin keyfini çıkarıyor.

Bordeaux’nun en çok ziyaret edilen simgesi Miroir d’eau’da serinleyenler. © SamFa

Bordeaux bir kırmızı şarap cennetinden çok daha fazlasıdır. Şehrin lakabı ‘La Belle Endormie’ (Uyuyan Güzel) olsa da, güzelliği sorgulanamayacak bu şehir her zamankinden daha hareketli ve canlı.

Şehrin zarif neoklasik cazibesi, eski zamanlara özgü Fransız büyüsü ve modern gösterişinin benzersiz karışımına şahit olmak için en iyisi bir bisiklet kiralamak. Böylece Garonne’un sıra dışı genişlikteki nehir kıyısında dolaşarak, yaz güneşi sırtında parıldarken manzaranın tadını çıkarabilirsin. Serinlemek istediğinde ise şehir halkının yaptığı gibi Place de la Bourse’un hemen önünde yer alan parıltılı Miroir d’eau yansıtma havuzunda eğlenebilirsin.

Şehrin koşuşturmacasından uzaklaşmak istediğinde, bir araba kiralayarak kuzeydeki dünyaca ünlü üzüm bağlarına doğru yönelmek oldukça iyi bir fikir. Sonra batı kıyısına giderek hoş bir sahil köyü olan Arcachon’da istiridyeleri mideye indirebilir, Landes Ormanı’nın sık, el değmemiş çam ağaçlarının içlerine doğru bir yolculuk yapabilir veya Biskay Körfezi’nde sörf yapmaya gidebilirsin.

Buraya yapılan bir seyahat, 107 metre ile Avrupa’nın en uzun kumulu olan dünya harikası Dune du Pilat’ı görmeden tamamlanmış sayılmaz!

Gdańsk, Polonya

Polonya, Gdansk'ın nehir kenarındaki büyüleyici tarihi dokusu.

Gdansk kıyı şeridindeki binaların Motlawa Nehri üzerindeki yansıması.

Bu harika Baltık limanının köklerinin ikinci bin yılın doğumuna kadar uzandığı düşünüldüğünde, turistlerin Polonya’nın en önemli yaz tatil bölgesi olan Gdańsk‘ın harikalarının farkına yeni varması gerçekten hayret verici.

Şehrin cazibesinin büyük bölümünü merkezdeki Śródmieście semtinde bulacaksın. Şehrin yeni lezzet merkezi olan ve Estimo Klub Aktora gibi önde gelen restoranlara sahip Arnavut kaldırımlı Azize Meryem Caddesine (‘ul. Mariacka’) yürüyebilirsin.

Yemeği aradan çıkardıktan sonra, sırada Gotik-Rönesans tarzındaki belediye binası ve içerisindeki Gdańsk Tarih Müzesi var. Gösterişli ve etkileyici olan bu yapılar, şehrin 13. yüzyılda Hansa Birliği zamanlarından 1980’lerdeki komünizmin tarihsel yıkılışına kadar olan dönemdeki önem ve zenginliğini ortaya koyuyor.

Heyecan ve manzara meraklıları için, belediye binasının yıkık dökük merdivenlerinden 50 metre yüksekliğindeki gözetleme kulesine yapılacak bir tırmanış başlı başına bir deneyim. Buranın sunduğu panoramik manzarada yakın zamanlarda restore edilen tarihi semtteki (‘Stare Miasto’) Hollanda’dan esinlenen şeker renklerindeki binalar ve kıyı boyunca uzanan 30 km uzunluğundaki plaj da yer alıyor. Bu yükseklikten bakıldığında, Gdańsk’ın Polonya’nın en etkileyici şehri olma konusunda Krakow’un saltanatına son vermesi hiç de şaşılacak bir şey değil!

Tiran, Arnavutluk

Bir kadın yaz aylarında Tiran'ın merkezinde dolaşıyor.

Yazın sıcak günlerinde Tiran. © Sarahtz

Berlin’in eskisi kadar güzel olmadığını düşünenler, bu özlemlerini artık Tiran ile giderebilir.

Doksanların başlarında Arnavutluk başkenti gidilmemesi gereken yerlerden biriydi. Şehir halkı Komünist rejimin kalesinin ve yüksek suç oranlarının etkisi altında eziliyor ve baskıcı Kızıl Hükümet binaları ufalanıyordu. Ancak günümüzde Arnavutluk başkenti sadece moda Balkan karşıt kültürünün başkenti olmakla kalmayıp, aynı zamanda harika bir yaz tatili yeridir.

Teleferikle Dajti Dağı Ulusal Parkı’na çıkabilir veya Ish-Blloku semtinin kafelerinde komik denecek kadar ucuza satılan harika deniz ürünleri yemeklerinden bazılarını tadabilirsin. Kendin de bir şeyler yakalamak ister misin? Buranın komşusu olan plaj şehri Durrës sadece 30 dakika uzaklıktadır.

Ulusal Tarih Müzesi ve eski sosyalist diktatör Enver Hoca’nın adına yapılmış köhne piramit haricinde Tiran önemli kent simgelerinden arınmış bir yer. Bunun yerine, buraya ziyareti anlamlı kılan asıl etken, bu harika şehri evi olarak kabul eden hayat dolu insanlar. Şehrin şanlı geçmişini oluşturan kültürlerarası yapbozun parçaları olan Osmanlı, İtalyan, faşist rejim dönemi ve baş döndürücü şekilde renkli postmodern tarzı yapılardan bir seçki sunan Ulusal Şehitler Bulvarı’nda tatlı Arnavutluk şarabından içerek rahatlarken bu insanlarla tanışmayı ihmal etmeyeceğini düşünüyoruz.

Seattle, ABD

Seattle'ın en kalabalık pazarında müşterilere hizmet veren bir kadın.

Yiyeceğini Pike Place Market’tan alabilirsin. © jbhthescots

Seattle yağmurlu ve rüzgârlı havasıyla ve ufuktaki karla kaplı Rainier Dağı ile meşhurdur. Ancak, buraya Temmuz ve Eylül ayları arasında gelirsen, sıcak bir iklim, tuz kokulu mavi bir gökyüzü ve parıltılı çiçekler açmak için tüm yağmuru içine çekmiş her dem yeşil ağaçlarla karşılaşırsın. Buraya boşuna Zümrüt Şehir dememişler.

Doğal ihtişamının ötesinde, Pasifik Kuzeybatısının bu renkli şehri Kuzey Amerika’da kültür çıtasını belirleyen yerlerden biridir. University District’teki birinci sınıf Henry Art Gallery‘de modern sanat dünyasının yeni gözdelerini gördükten sonra, şehir merkezine giderek meşhur Pike Place Market‘i ziyaret edebilirsin. El sanatları, yemekler ve birden zengin olan girişimcilerle dolu bu hayat dolu merkezde yapacak çok şey var. Dünyanın ilk Starbucks mağazasından bir bardak kahve aldıktan sonra, sattıkları balıkları hızla birbirlerine fırlatmalarıyla meşhur gösterişçi balıkçıları izleyebilir ve ardından efsanevi Pike Place Chowder restoranında deniz ürünleri çorbasına yumulabilirsin

Seattle’ın alt kültürü müzik ihtiyacını karşılamak üzere gece yarısı uyanır. Doğaçlama elektronik müzik, ufak gruplar tarafından icra edilen caz veya en son moda grunge, hangisini ararsan ara, Café Racer bar ve gösteri merkezindeki kibar insanlar seni evinde hissettirecektir.

Erivan, Ermenistan

Bir yaz sabahında Erivan Çağlayan Anıtı'nın uzaktan çekimi.

Erivan Çağlayan Anıtı’nın manzarası.

Dünyada en uzun süredir kesintisiz şekilde yerleşik bir halkı bulunan başkentlerden biri olan Erivan, bir ayağı geçmişte, diğeri ise geleceğe sağlamla basan bir şehirdir.

MÖ 700’lerden kalma Erebuni Kalesi’nde bir sabah gezintisi ile tarihi bir deneyim yaşayıp, ardından şehir merkezindeki Cumhuriyet Meydanı’nı çevreleyen popüler kafelerden birinde kakuleli kahve içebilirsin. Rus neoklasisizminin öncülerinden olan ve 1924’te Erivan’ı dünyanın “en mükemmel şehri” olarak yeniden tasarlama işine girişen Alexander Tamanyan tarafından tasarlanan bu meydan, çoğu zaman dünyanın en iyi Sovyet dönemi mimarisi örneği olarak kabul edilir.

Daha geleceğe yönelik bir deneyim olarak da, Puşkin Caddesi’ndeki Dolmama Restaurant, geleneksel Doğu-Ermenistan mutfağının modern uyarlamalarını sunmaktadır.

Ardından büyük ulusal gururlarından biri olan efsanevi Ararat Brendi Fabrikası‘na bir yolculuk yapmanı öneririz. Burada, içki imalathanesini ve müzeyi gezerek, Agatha Christie, Winston Churchill ve Frank Sinatra gibi ünlülerin favorilerinden olan o tatlı nektardan örnekler tadabilirsin.

Tur sona erdi, en iyisi o tatlı iksirden bir şişe satın al ve Erivan Çağlayan Anıtı merdivenlerinin tepesine çıkarak Avrasya’da yaz günbatımına tanıklık et. Ne kadar romantik!

Maputo, Mozambik

Maputo kıyılarına bakan, eflatun renge bürünmüş bir bahçe.

Maputo, Mozambik. © Rosino

Bir parça Rio de Janeiro alıp, bir tutam Havana ve Lizbon ekleyip bunu Hint Okyanusu’ndaki Mozambik’e yerleştirirsen, yaz aylarında ziyaret edilebilecek Afrika başkentlerinden en çekici olan ve hoşça ılıman bir iklime sahip Maputo‘yu elde etmiş olursun.

Eski Portekiz Kolonisi dönemlerinden kalma binaların yoğunlukta olduğu geniş caddeler ve Marksist apartman blokları ile yeni tarzda yüksek katlı binaların aralarına serpiştirilmiş yemyeşil bahçelerin bulunduğu kentsel alan küçük ve kalabalık. Bu biraz derme çatma görünse de, özellikle de yoğun yaz aktiviteleri zamanında özel bir ruh katıyor ve Maputo halkının enerjisini ve Latin Amerika baharatlarıyla yeniden uyarlanan sağlıklı ‘piri piri’ tarifleri gibi yemeklere sahip mutfağını öne çıkarıyor.

Şehrin caddelerini dolaştıktan sonra, şehir limanından 30 dakikalık deniz yolculuğuyla ulaşılabilen Xefina Grande Adası‘nın harikulade plajlarında dinlenmek isteyeceksin. Burada misket limonlu bir caipirinha kokteyli gereksizmiş gibi gelebilir ama kesinlikle faydasını göreceksin.

Montreal, Kanada

Montreal'in halka açık sanat festivali MURAL sırasında yapılan sürreal bir sokak resmi.

MURAL Festivali, Montreal. © Mustang Joe

Ev sahipliği yaptığı dünyanın en prestijli caz festivali her yaz Montréal‘i sarsan kültürel buzdağının sadece görünen kısmıdır. Kültür sezonu, Haziran’da dünyanın en büyük ücretsiz halka açık sanat kutlamalarından biri olan ve yaklaşık 1 milyon hayranın, dünyanın en iyi sokak sanatçılarını iş başında görmek ve sokak partilerinde sosyalleşmek için katıldığı MURAL ile başlıyor.

Ardından Parc du Mont-Royal’de kendini doğanın kollarına bırakabilirsin. New York’taki Central Park’ın mimarı Frederick Law Olmsted tarafından tasarlanan bu devasa şehir parkı, çiçeklerle renklenen yürüyüş yolları ve eşsiz şehir manzarası ile yaz aylarında en canlı haline kavuşuyor. Parkın sunduğu en güzel deneyim ise, her Pazar günü George-Étienne Cartier Heykelinin altında toplanan gayri resmi bir davulcu töreni olan ve gök gürültüsü gibi bir perküsyon ve dans performansı sunan Tam-Tams’tır.

Kuzey Amerika’da kültürlerin buluşma noktası olan bu şehri yazın ziyaret etmenin bir başka nedeni de, yıllardır Montreal’i evi olarak kabul etmiş İskoç, Yunan, İtalyan ve Haitili yerleşimcilerden de etkilenmiş Fransız-Kanada mutfağını en iyi şekilde tadabilmek. Bu ada metropolü harika restoranlarla dolu olsa da, içlerinde en bilinenlerden biri popüler Little Burgundy semtinde bulunan Joe Beef‘tir. Önceden rezervasyon yapmayı ve yemeklerinde de kullandıkları aromatik bitkiler, baharatlar ve bitkilerle donattıkları yaz bahçesi terasında bir masa seçmeyi sakın unutma.

Bogotá, Kolombiya

Bir Bogota sokağına tek sıra dizilmiş renkli La Candelaria semti evleri.

Bogota’da La Candelaria’nın koloni mimarisi izleri taşıyan göz alıcı evleri.

7,5 milyonun üzerinde nüfusa sahip sıcak metropol Bogotá, tamamen Kolombiya’ya özgü o benzersiz, heyecan verici özünü korurken, bir yandan da Güney Amerika kültür, tarih ve mutfağının karmaşasını yansıtır.

Gezip görmeye doğruca La Candelaria’dan başlayabilirsin. Arnavut kaldırımı taşlı şehir merkezi, Bogotá’nın şanlı tarihinin en iyilerini sunar. Kolombiya’nın en lüks ihraç maddesi olan zümrüdü kendisine konu seçen Zümrüt Müzesi‘nin zenginliklerinden, 400 yıllık olmasına rağmen oldukça iyi durumda olan Barok San Agustin Kilisesi gibi İspanyol fetihlerinden kalma iyi korunmuş eserler burada yer alır.

Küçük ve samimi ara sokaklarda zikzak çizerek, Chapinero semtinde bulunan ve şık gece hayatı, alternatif kıyafet butikleri ve bol sayıda harika Kolombiya kahvesi dükkânına ev sahipliği yapan lüks Park 93’e ulaşabilirsin. Ufkunda And Dağları manzarası bulunan bu yer, rahatlamak ve yaz güneşini teninde hissetmek için harika bir yeşil alandır.

Yunnan, Çin

Yunnan kırsalının çevresinden dolanan Yangtze Nehri.

Yunnan, Lijiang’da Yangtze Nehri’nin ilk kıvrımı. © Visit China Now

Myanmar, Laos ve Vietnam’a sınırı olan Yunnan, çok çeşitli etnik kökenlerden gelen halkı ile bilinir. Her biri kendi mutfağına, adetlerine, dinine, diline ve kıyafetine sahip kayıtlı 25 azınlık grup burayı evi olarak kabul eder. Bu çok kültürlülüğü bir araya getirip çok bereketli kırsal bir araziye yerleştirdiğimizde, sadece canlılık verici ama aynı zamanda kibar bir yaz tatili değil, ayrıca günümüz Çin’inin enerjisine eşsiz bir bakış atma fırsatı yakalamış oluyoruz.

Çoğu insan burayı gezmeye ilin başkenti olan ve tüm o yabancı turist akını ile şehirden uzaktaki spalara rağmen özündeki huzur ve geleneksel tatları korumayı başaran Kunming’den başlar.

Yine de, Yunnan’ın asıl tadı kuzey ve batıdaki dış köylerinde yatar. Lijiang’ın dış kısımlarındaki, dağlarla kuşatılmış, göz alabildiğine uzanan Yangtze Nehri, çeltik tarlaları ve Sıçrayan Kaplan Vadisi yürüyerek keşfetmek için harika yerlerdir.

Seyahatini güneye doğru bir yolculukla, Çin’in tek yağmur ormanı doğa koruma alanı olan Xishuangbanna’ya giderek tamamlayabilirsin. Burası şehir hayatından kaçış sağlayan rahatlatıcı spalar, büyüleyici Budist pagodaları ve yılın her zamanı 21 derece sıcaklıkta olan Mengyuan Periler Ülkesi tropik mağarası gibi harikalarla dolu gerçekten büyülü bir yerdir.

Catania, İtalya

Catania'da öğle yemeklerini yerken caddeden karşıya geçen bir çift.

Catania’da Barok bir sokak manzarası. © domfell

Sicilya’nın ikinci şehrinin muhteşem yüzeyinin altında yatan ufak bir kusur vardır. Avrupa’nın en büyük aktif volkanının eteklerine kurulan Catania, Etna Yanardağı’nın 1669’daki patlaması sonucu lavlardan büyük zarar gördü ve bunun hemen ardından 1693’te şehri bu kez de Sicilya depremi vurdu.

Neyse ki, Catania tekrar ayağa kalkabildi. Restore edilen şehir merkezinin UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde olmasına ek olarak, şehir aynı zamanda kalabalık Palermo’ya yaz aylarında taze bir alternatif olmasıyla da övünür.

Bu krallara yaraşır ili tüm o Barok ihtişamı içerisinde görmek için şehir merkezindeki Piazza del Duomo’yu dolaşmalısın. Espresso ihtiyacını karşıladıktan sonra, siyah volkanik taşlarla inşa edilmiş evleri şehrin doğusuna doğru takip ederek, İyonya Denizi kıyılarından çıkarılan derya kuzularını tatmak için ünlü Catania Balık Pazarı’na gidebilirsin.

Biraz bunaldıysan ve şehrin gürültüsünden uzaklaşmak istersen, şehrin güneyindeki geniş plajlara sahip La Playa’ya uğrayabilir veya şehrin 20 dakika kuzeyindeki, volkanik kayalardan oluşmuş olağanüstü bir sahil olan Riviera dei Ciclopi’ye yolculuk edebilirsin.

Başka seyahat fikirleri de ister misin? 12 yeri tanıttığımız 2015’in en iyi hesaplı tatil yerleri makalemize bir göz at!